Meriç Enes Kayalar


Software Developer
Pixel Artist / Şairimsi
Open Source ❤️‍🔥
Share: 

Deneme

Ne kadar zamandır aynı saatteydim bilmiyordum, bildiklerim saatlerdir ışıkların kapalı olduğu bir odada olduğumdu. Kafamın içinden zorla çıkartığım düşüncelerim, her köşeye çarpıp simetrik açısını bulduğunda, tekrar boğuşmak zorunda kalıyordum. Boğazımda tırnaklarımın izi, kulağımda sessizliğin çınlaması vardı. Çınlama, nedensiz hissettiğim bir yalnızlık hissi uyandırmıştı. Öte yandan boğazımdaki çizikler ise fedakarlıklarımdı insanlar için. Bazı şeylerin farkına varıp kısık gözlerimi tamamen açtım, bir noktaya odaklandım. Bu noktada görmem gereken bir şey yoktu, sadece düşüncelerimi topluyordum. Bir karadelik gibi fakat toplanan düşünceler parçalarına ayrılıp yok olmuyordu, Birikiyordu gittikçe birikiyordu. Aç ve hunharca tüm olumlu düşüncelerimi birer birer yutuyordu. Bütün bunlar olurken yüzümde asılı kalmış duygusuz ifade yamulmaya başlamıştı, bir şeyler ters gidiyordu fakat aslında bu durum anormal değildi. Sanki yaşamış olduğum bir duyguydu, anlarsın ya şu karın ağrısı gibi; bütün her şeyi anlamışsındır fakat o anladıklarının gerçek olmaması için yalvarırken vücudun sana direnç gösteriyordur. İşte o ağrıdan bahsediyorum. Evet, evet tam olarak buydu. Artık biliyordum. Biliyordum artık. Yapmam gerekeni ve sorumluluklarımı biliyordum. Ben, ben şey olmalıydım, realist bir insan evet tam olarak buydu, kafamda merdivenin tüm basamaklarını oluşturmuştum. Bu basamakların arasındaki mesafe nereden baksan elli kilometreydi. Şimdi asıl önemli olanı yani asıl düşünmem gerekeni “unutmuşluğun” farkındaydım. Evet, farkındaydım. Fakat farkındalığım bana hiç bir şey kazandırmıyordu, basamakları nasıl çıkacağım konusunda hala hiç bir fikrim yoktu. İlk önce tırnaklarımı kullandım sonra dişlerimi, tepedeydim. O istediğim sandığın yanında, onu açmam için gereken parmaklarım yara bere halindeydi fakat buna değeceğini düşünüp açtım o sandığı. İçinde sakladığım kalbi Sevdiğim yani boğazı dantel gibi süsleyen kız kulesine verdim ama o, o gitmek zorundaydı ve beni de yani kalbimi yanında götürdü, o güzel beyazlara bürünmüş her yerine çiçekler ve güller açan o şehre gitmiş idi. Sanırım mutluydum fakat bu pek uzun sürmedi.